(versione turca dell’articolo pubblicato su Develop.med)
Ekonomik patlama ve sabit şekilde artan nüfus, GSYİH bağlamında artık dünyanın on altıncı gücü hâline gelen Türkiye’yi doymak bilmez bir elektrik ve fosil enerji kaynakları tüketicisine dönüştürüyor: Petrol ve dengi ürünlere duyulan ihtiyaç artışı, 2010′dan 2011′e yüzde 9,2 oranında oldu; bu da Avrupa’nın en yüksek oranıydı.
Kayda değer miktarda rezerv bulunmaması nedeniyle, tüm dikkatler, yurt dışından ne şekilde ham petrol ve doğal gaz alınabilineceğine, baraj ve suni koylar aracılığıyla ne şekilde hidroelektrik enerji üretilebileceğine, nükleer (tabii ki barışçıl amaçlı atom) kulübüne ne şekilde girilebileceği üzerine yönelmiş durumda. Anadolu açısından coğrafyanın yardımı büyük: Rusya, Orta Asya, Orta Doğu’dan gelen boru hatları, Ankara’yı büyük enerji oyununun vazgeçilmez bir jeopolitik aktörü hâline getiriyor ve bu durum dünyanın en büyük üreticileriyle stratejik ortaklıklar oluşturulmasını ve Avrupa Komisyonuyla daha sıkı bir iş birliğini teşvik ediyor. Azerbaycan’dan Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, Irak’tan Kerkük-Ceyhan petrol boru hattı, Azerbaycan’dan Bakü-Tiflis-Erzurum gaz boru hattı, Rusya’dan Mavi Akım gaz boru hattı, TANAP ve Güney Akım gaz boru hattı projelerinin her biri, son aylar zarfında beklenmedik şekilde Irak’ın öncelikli muhatap olarak öne çıktığı tek bir stratejinin birer parçasını oluşturuyor.
–Siyah Altın Diyaloğu–
Nitekim Irak’taki öncelikli muhatapların sayısı iki ve birbirinden tamamen ayrı durumdalar: Merkezi hükûmet olsun, Kürdistan Özerk Yönetimi olsun, boru hatları örgüsünün ötesinde bir de siyasi örgü oluşturuyorlar. Çünkü Bağdat’ın merkezi hükûmeti, Erbil’in bölgesel hükûmetinin enerji sektöründeki otonomisini tanımıyor. Çünkü Türkiye Başbakanı Erdoğan ve Irak Başbakanı el Maliki, Irak Başbakan Yardımcısı el Haşimi’ye (Irak’ta terörizm gerekçesiyle aranıyor, Türkiye’ye sığınmış durumda) uygulanacak muamele konusunda polemikli şekilde ayrı görüşlere sahipler. Ancak görünen o ki, ekonomik çıkarlar herkesi uzlaştırıyor. İlk etapta Türkiye, uluslararası yaptırımlar nedeniyle İran’dan gelen akışın azalmasını da dengelemek amacıyla, temmuz ayından itibaren özel işletmeler aracılığıyla (ama bakanlık onayıyla) Irak Kürdistan’ından petrol ithal etmeye başladı: Miktarlar minimum düzeyde çünkü bir petrol boru hattının olmaması nedeniyle nakil, tırlar aracılığıyla yapılıyor; piyasa sınırının altındaki fiyat mükemmel; ikinci olarak da, Türk şirketi Siyahkalem, doğal gazın pazarlanması operasyonunu sigortalamak için bir sözleşme (2014′te, daha sonra 3,2 milyara kadar muhtemel bir artışla, yılda 700 milyon metreküp) elde etti. Ayrıca Türk gaz boru hattına bağlamak üzere bir mini gaz boru hattının gerçekleştirilmesi üzerinde de çalışılıyor; daha da önemlisi, Avrupa’ya doğru gaz ihraç etmek için Irak Kürdistan’ından Ceyhan’a günde 1 milyon varil kapasiteli bir petrol boru hattı inşa edilmesi ve 2014′te yapımına başlanacak TANAP’ı gelecekte kullanma iradesi de açıklandı.
–Avrupa Pazarına Doğru–
Ankara ile Erbil arasındaki hedef uyumu aşikâr: Irak Kürdistan’ı hükûmeti, bugün itibarıyla oldukça sınırlı durumdaki petrol üretimini kısa süre zarfında birkaç katına (hedef, günde 1 milyon varil) çıkarmak istiyor ve ExxonMobile ve Chevron gibi sektör devleriyle tetkik sözleşmeleri yaptı. Her sektörden Türk işletmeleri, mükemmel neticeler elde ederek yoğun ve hedefli şekilde yatırım yapmayı sürdürüyor. Ancak Irak-Kürt makamları tarafından başlatılan çeşitli anlaşmalar, hemen hemen herkese karşı kararlılıkla protesto eylemi yapan Bağdat’taki merkezi hükûmet tarafından sindirilemedi: Ülkenin geri kalan alanlarındaki projelerin dışında bırakılmakla tehdit edilen petrol şirketlerine karşı; Erbil ve Ankara’ya karşı… Ancak diğer yandan Irak, kendi petrol üretimini önemli ölçüde pekiştirmek niyetinde ve bu bağlamda Türkiye’nin yardımı, kıymetli olduğu gibi aynı zamanda da ham kaynakların Batı pazarlarına doğru nakli açısından elzem hâl alıyor.
–Irak Future Energy Randevusu–
Bu nedenle Irak, Erbil hükûmetiyle yapılan anlaşmaları yasa dışı ve gayrimeşru eylemler olarak itham etmesine rağmen, petrol ve doğal gaz tetkiki için bir Türk-Kuveyt Konsorsiyumuyla 16 Temmuz tarihinde bir ön anlaşma imzaladı; diğer yandan ise Basra-Kerkük arasında 1200 kilometre uzunluğunda yeni bir petrol boru hattının Türk işletmeler tarafından yapımı için teknik çalışma başlatıldı. Bu yeni hattın, Kerkük-Ceyhan arasında hâlihazırda bulunan ancak PKK’nın saldırılarına maruz kalan hatla birleşmesi bekleniyor. Her hâlükârda bu ve diğer projeleri ayrıntılarıyla sunmak üzere randevu, Irak yetkilileriyle potansiyel yatırımcıları gitgide daha memnun edici sonuçlarla bir araya getiren Irak Future Energy konferansı vesilesiyle, eylül ayında İstanbul’da verilecek.