Magazine Attualità

Doğu’nun dünyayi değiştirecek hizli treni

Creato il 24 maggio 2012 da Istanbulavrupa

DOĞU’NUN DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEK HIZLI TRENİ(traduzione del mio ultimo articolo per Espansione sui rapporti tra Turchia e Cina, a cura del direttorato generale per la stampa: ringrazio Elcin Kumru per la segnalazione via twitter)

DOĞU’NUN DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEK HIZLI TRENİ

–Boğaz’ın Altından Geçen Bir Tren Yolu, Doğu’nun Kapılarını Türkiye’ye, Avrupa’nın Kapılarını Çin’e Açacak. Ankara ile Pekin, Jeopolitik Dengelerde Ön Planda Bir Rol Oynamak İçin Birlik Oluşturuyor–

İstanbul Boğazı’nın altından geçen demir yolu tüneli “Marmaray”ın açılış töreni, Türkiye Cumhuriyeti’nin 90. kuruluş yıl dönümünde, 29 Ekim 2013 tarihinde yapılacak. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, projenin şantiyelerinden birisine gerçekleştirdiği ziyaret sırasında, beyaz koruyucu kask ve turuncu renk yansıtıcılı ceketiyle görüntüleniyor olmaktan gururlu bir şekilde, bu projeyi, “demir ipek yolu” üzerindeki en önemli parça olarak tanımladı. Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na göre “tarihin uyanışı”, Çin ve Osmanlı imparatorlukları arasında önüne geçilmesi imkânsız bir mal ve fikir akışının yaşandığı bir geçmişe, ihtişamlı bir dönüş anlamına geliyor.

Türkiye ile Çin bugün stratejik anlamda iş birliği içerisinde, yükselmekte olan iki dost güç: Avrasya kıtasının jeopolitik dengelerini tamamıyla değişikliğe uğratarak; Pekin’in Avrupa’nın kapılarına, Ankara’nın da Asya’nın merkezine ulaşmasını sağlayacak planlara sahip. 2009′dan itibaren üst düzey ziyaretler vesilesiyle imzalanan anlaşmalar bunu kanıtlıyor. Anılan bu ziyaretler arasında, kalabalık bakan ve iş adamları heyetlerinin eşliğinde Çin Devlet Başkan Yardımcısı Şi Cinping’in geçtiğimiz şubat ayında Türkiye’ye ziyaretini ve 7-11 Nisan tarihlerinde Çin’de bulunan Erdoğan’ın ziyaretini örnek verebiliriz. Çinliler özellikle Türkiye’nin büyük altyapı projelerine ilgi duyuyor: Otoyol ağının modernleştirilmesi ve hızlı tren yolu projeleri için yatırımlarda bulundular; üçüncü Boğaz köprüsü ve Boğaz’a paralel olarak inşa edilecek suni kanal projelerini, nükleer santral inşası için açılacak ihaleleri hedefliyorlar.

–Rekor Büyüme, Dolara Elveda–

Türkiye ile Çin, 2011 yılında dünyanın en yüksek büyüme oranlarını kaydeden iki ekonomi oldu. Geçtiğimiz yıl, iki ülke arasındaki karşılıklı ticaret 24,5 milyar dolara ulaştı. Ancak büyük bir dengesizlik gösteriyor: Türkiye’nin 2,5 milyar dolarlık ihracatına karşılık Çin’in ihracatı 22 milyar dolar değerinde. Çin Başbakanı Vın Ciabao’nun 2010′da gerçekleştirdiği ziyareti sırasında da karşılıklı ticareti 2012 itibarıyla 50 milyar dolara ve 2020 itibarıyla 100 milyar dolara taşımak için anlaşmalar yapılmıştı. Daha önemli gelişme ise doları terk ederek ulusal para birimlerini kullanma kararı almaları olmuştu. Merkez Bankaları arasında şubat ayında resmiyete dökülen 1,2 milyar dolar tutarındaki ve üç yıl süreli (gerekli olması durumunda yenilenebilir) takasın (swap) anlamı da buydu. Açık bir ifadeyle öncelik; Türkiye’nin işlenmiş ya da yarı mamul ürünlerinin ihracatının artırılması, Çin’in doğrudan yatırımlarının ve turist akışının teşvik edilmesi ve kalkınmakta olan ülkelerde ortak girişimlerin harekete geçirilmesi suretiyle anılan bu dengesizliği kapatmak.

Erdoğan, Pekin ve Şanghay’da çok sayıda girişimciyle bir araya geldiği sırada Türkiye’nin siyasi istikrarı ve ekonomik dinamizmini vurguladı, ülkesinin Asya, Afrika ve Avrupa arasında köprü niteliği taşıyan merkezî konumunun altını çizdi ve yeni hazırlanan yatırımlarda kolaylık planını sundu. Partisine yakın muhafazakâr iş adamlarının konfederasyonu olarak bilinen ve Pekin’de bir temsilcilik açarak Türkiye’ye ilgi duyan Çinli işletmelerle başarılı şekilde iş birliği sürdüren TUSKON’un yardımı oldukça faydalı olacak. Ulusal hava yolu şirketi THY ise Çin’de aktif durumdaki 3 varış noktasına 5 varış noktası daha eklemeyi planlıyor.

–Türkiye’nin Enerjisi İçin Atom ve Kömür–

Türkiye’yi güvenilir ve siyasi anlamda gitgide daha nüfuzlu bir ortak olarak kabul eden Pekinli liderler, bu ülkenin gereksinimlerini yerine getirmeye karar verdiler. Erdoğan ve Vın Ciabao, nükleer alanda iki anlaşmaya imza attı: Enerji ithalatı ödemeleri nedeniyle bütçesinde büyük oranda zarar gören Türkiye, 2023 itibarıyla üç nükleer santrala (birincisini Rusya, Akdeniz kıyısında inşa edecek; ikincisi için Güney Koreli ve Japon işletmelerle müzakereler yapılıyor) ulaşmak istiyor. Bunlardan birisi, büyük ihtimalle Çin’in büyük kamu sanayi gruplarından biri tarafından inşa edilecek. Ayrıca maden bakımından zengin Bartın’ın kuzeyinde bir kömür santrali yapımı için iki milyar dolarlık bir anlaşmaya varıldı. Ayrıca Türk Ağaoğlu Grubu, Türkiye’de türbin, panel ve jeneratör üretimi için yatırım yapmayı amaçlayan Sinovel’in teknolojisiyle büyük bir rüzgâr enerjisi tesisi gerçekleştirmeyi planlıyor. Türk ve Çinli işletmeler arasında imzalanan diğer anlaşmalar, Türkiye’de güneş panelleri, demir yolu ve köprü yapımında kullanılacak malzeme üretimini ve yakın pazarlara ihracatını da kapsıyor.

Rüzgâr enerjisi ve Türkiye’deki Çin yatırımları, Erdoğan’ın ziyaretinin birinci durağında; Sincan otonom bölgesindeki Urumçi’de yapılan görüşmelerin de merkezinde yer aldı. Çin’in en batısında kalan bu bölge “Doğu Türkistan” olarak da anılıyor: Türkçe konuşan ve Müslüman olan Uygurlar, çoğunluğu oluşturuyor. Bağımsızlık yanlısı, İslamcı hareketler tarafından yapılan terörist eylemlerin ve merkezî otoritenin baskılarının (2009′da 200 kişinin ölümüne neden olmuş ve Türkiye Başbakanını “neredeyse soykırım” şeklinde nitelendirmeye itmişti) etkilediği, hassas bir bölge…

–Dış Politikada Mükemmel Uyum–

İkili ilişkilerdeki potansiyel engel Uygurlar, birkaç yıl içinde ek bir iş birliği fırsatına dönüştü. Türkiye’nin resmî beyanlarında Pekin’e yöneltilen eleştiriler tamamen kayboldu. 2010′da Çin, Uygurların kültürel ve dile bağlı özel gereksinimlerinin garantörlük rolünü Türkiye’ye vermeye ve 2009 isyanı sonrasında harekete geçirilen toplumsal-ekonomik kalkınma planlarına bu ülkeyi ortak olarak kabul etmeye karar verdi.

Ankara açısından olağanüstü bir fırsat. Çünkü Sincan, Asya’nın jeopolitik sahnesinde imrenilecek bir pozisyona sahip olmanın ötesinde, uranyum dâhil, özellikle az bulunan mineraller ve enerji kaynakları bakımından da oldukça zengin. Türk işletmelerin çalıştığı bir sanayi bölgesi, bir süre önce faal duruma geçti ve İstanbul ile hava bağlantısı sağlandı. Ayrıca Uygur imamların formasyonu, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından doğrudan Türkiye’de gerçekleştirilecek. Ancak iki ülke, 2010′da sözü edilen Stratejik İş Birliği Yüksek Kuruluna henüz hayat vermedi, ayrıca Türkiye, Çin ve Pakistan arasındaki üçlü iş birliği platformu da aynı şekilde hayata geçirilmeyi bekliyor.

İki ülke, uluslararası politikanın başlıca konuları hakkında benzer fikirlere sahip: İran’a karşı askerî müdahaleye karşılar; başlangıçta yaşanan görüş ayrılığının ardından Suriye konusunda ortak bir tavır geliştiriyorlar; daha genel anlamda, hudutlarında istikrarsızlığa neden olabilecek hâllerden (terörizm ve köktencilik) endişe duyuyorlar. 2010′da, Anadolu Kartalı kapsamında Konya’da ortak bir tatbikat yürüttüler ve Türkiye’nin açıklanmayan bir dağlık alanında terörle mücadele tatbikatı gerçekleştirdiler. Ayrıca Pekin, Şanghay İş Birliği Örgütünde Ankara’nın gözlemci olarak adaylığını destekliyor. Bu esnada ilişkiler, kültürel değişim sayesinde pekiştiriliyor: 2012′de Türkiye’de Çin Yılı, 2013′te de Çin’de Türkiye Yılı olacak; müşterek tarih öne çıkarılarak, her türden bir dizi etkinlik gerçekleştirilecek. Geniş çaplı bir izleyici kitlesini ve karşılıklı etkileşimi hedef alan etkinlikler söz konusu olacak.



Potrebbero interessarti anche :

Ritornare alla prima pagina di Logo Paperblog

Possono interessarti anche questi articoli :